Fonksiyonel tıpla tedavi nasıl yapılır? Romatizmal hastalıklar geçer mi?

Fonksiyonel tıpla tedavi nasıl yapılır? Romatizmal hastalıklar geçer mi?

 

1-Tedaviye başlamak kolay olmadı; önce kendimi eğittim.

 

Obezitem, metabolik sendromum, gezici artrit ataklarım, astım ve gut tanılarım, elimde raporlarım, şikayetleri geçici olarak azaltan semptom giderici “tedavi”lerim ve ben… 

Hepimiz birlikte her ay beş poliklinik dolaşıp duruyorduk. Güncel tıp, tüm olanaklarına rağmen henüz otuzlu yaşlarda olan ve ileriye yönelik pek umudu kalmamış beni tedavi edemiyordu. Hastalıklarıma bir hekim olarak çözüm bulamamak ise beni daha da fazla rahatsız ediyordu. Devamlı bir şeyler okuyordum. Popüler meslektaşlarımı takip ediyordum ama sistematik, çözüme yönelik ve bütünsel bir bakış açısına ulaştıracak bir yardım bulamıyordum. Daha sonraları bir dostumun önerisiyle fonksiyonel tıpla tanıştım. Türkiye’de fonksiyonel tıbbın kurucusu değerli hocam Dr. Mustafa Atasoy’un kurduğu Fonksiyonel Tıp Akademisi’nin kurslarına katıldım. Hocamın yazım tekniği ve bilimsel içerik olarak oldukça iyi hazırlanmış fonksiyonel tıpla ilgili kitabını da büyük bir zevkle birkaç sefer okudum. Mesleğinde yolunda gitmeyen ya da eksik bir şeyler varsa bunu görecek, söyleyecek, düzeltecek ve tamamlayacak cesarete sahip meslektaşlarına ithaf ettiği bu kitabın, tüm sağlıkçılar tarafından okunması gerektiğini vurgulamadan geçemiyorum. Tam da bana ithaf etmişti bu kitabı Mustafa Hoca, hastalığını tedavi edemeyen bir hekim… Hastalığı nedeniyle mesleğini yapamayacak kadar zorlanan, evde bir odadan diğer odaya yarım saatte bile gidemeyen, henüz otuzlu yaşlarda olmasına rağmen ağrıları ve eklem tutulumları nedeniyle eve ve yatağa bağımlı hale gelmiş bir hekim… Bu nedenle hayata karşı soğumuş, mesleğini yapamayan ve depresyonun eşiğinde olan bir hekim… Çok yoğun bir çalışma, okuma ve hazırlık döneminden sonra değerli hocam Mustafa Atasoy’un birebir danışmanlık ve yardımlarından da yararlanarak fonksiyonel tıp bakış açısıyla kendimi tedavi ettim. Daha sonra akrabalarımı ve dostlarımı da tedavi ettim. Büyük bir çaresizlik ve umutla hekim hekim dolaşan ve hastalıklarına çözüm bulamayan birçok “çözümsüz” hastamı da tedavi etmeye devam ediyorum. 

Sizlere kendimi nasıl tedavi ettiğimi anlatabilmem için öncelikle fonksiyonel tıbbın ne olduğundan kısaca bahsetmem gerekiyor “Fonksiyonel Tıp Nedir?” başlığı altında ayrı bir yazımı sizlerle çok kısa bir süre sonra paylaşacağım.

Fonksiyonel tıp; insanı iç ve dış dengesiyle (doğayla olan ilişkileri, toksik maruziyetleri, stres kaynakları) birlikte sağlıkla ilgili risklerini bütünsel olarak değerlendiren ve değerlendirme sonucunda da hastalıklara, daha sağlıklı yaşamaya ve en önemlisi de hastalıkların oluşmasını önlemeye, yani korumaya yönelik, hastayla birlikte planlama yapılıp yol alınan, dinamik bir değerlendirme ve müdahale alanıdır. “Fonksiyonel tıp sağlığı korumaya ve geri kazanmaya yöneliktir.” fonksiyonel tıp yaklaşımının işlevi günün birinde hastalık tanısı almanızla başlamaz. Tarım gibidir. Önce “toprağı” (insanı) inceler ve tanır; sonra onu kendi doğal çevresiyle birlikte ıslah (tedavi) eder. Bu şekilde “toprak” (insan) düzelirken hastalıkları da bir yan ürün olarak düzelir. Yani; fonksiyonel tıp hastalıklara odaklanmak yerine vücut sisteminin dengesini geri kazandırarak sağlığı ortaya çıkarmaya çalışır.

Fonksiyonel tıpta; sağlıklı beslenme, egzersiz, fonksiyonel besinler, bitkisel destekler, detoksifikasyon yöntemleri, stres yönetimi ve uyku düzenlemesini içeren, tamamen bireye özgü, güncel ve bilimsel bir yaklaşım söz konusudur. Fonksiyonel tıp hasta yaklaşımında yedi ilkeye dayanır. Bunlar:

  1. Beslenmeyi optimize etmek, 
  2. Hormonları optimize etmek,
  3. Enflamasyonu yani iltihaplanmayı soğutmak,
  4. Sindirimi düzeltmek, 
  5. Detoksifikasyonu arttırmak, 
  6. Metabolizmayı güçlendirmek 
  7. Zihni yatıştırmaktır. 

Fonksiyonel tıpla ilgili ilk öğrendiklerimden biri nasıl beslenmem gerektiğiydi. Bir Çin atasözünün de dediği gibi “Ne yersek o oluyorduk.’’ Beslenme, bizim tıp fakültelerinde hiç önem vermediğimiz, hiçbir fikir sahibi olmadığımız ve akademisyenler olarak da öğrencilerimize hiç öğretmediğimiz bir konuydu. Hastalıklardan kurtulmak ve en önemlisi de hastalıklara yakalanmamak için en önemli etken yediklerimiz ve yemediklerimizdi. Akıllıca yersek sağlımıza kavuşuyor ve tam iyilik halini sürdürüyorduk. Yanlış tercihler yaparsak tıpkı benim gibi sonuçlarına katlanıyorduk. 

Günümüzde birçok hastalık yeme alışkınlarımızla ilişkiliydi. Beslenme hücrenin ihtiyacı olan yiyeceği doğru seçmek demekti. Genel olarak beslenme ile ilgili dört ana unsura dikkat etmek gerekiyordu. Bunlar; 

  1. Gerçek, taze, organik ve işlenmemiş yiyeceklerin tüketilmesi, 
  2. Renkli fitonutrientlerle dolu meyve ve sebzelerin tüketilmesi, 
  3. Bol miktarda lif içeren yiyeceklerin tüketilmesi 
  4. Bol Omega-3 içeren yiyeceklerin tüketilmesiydi. 

Bu dört ilkenin uygulanması birçok hastalıktan kurtulmanız ve yeni hastalıklara yakalanmamanız için yapacaklarınızın yüzde doksanını yaptığınız anlamına gelmekteydi. Bende bu dört prensibi hayatımda uygulamaya başladıktan sonra tedavi oldum. İşin özü beslenmede saklıydı.

Fonksiyonel tıpla ilgilenmeye başladıktan sonra vurgulamadan geçemeyeceğim bir diğer konuda tıp fakültesinde bizlere okutulan ve üst üste koyduğumuzda boyumuzu aşan kitapları (fizyoloji, biyokimya, patoloji) neden okuduğumuzdur. Sanki bu kadar kitabı boşuna okumuştuk; öğrencilerimize de boşuna okutuyorduk. Çünkü hücrelerimizin beslenmesi ve hayatlarını sürdürebilmesi için gereken tüm bilgiler onlarda yazıyordu ama bu bilgileri hiç kullanma ihtiyacı duymuyorduk. Fonksiyonel tıpla birlikte “Guyton Fizyoloji kitabı’’ tıp fakültesinde olduğu gibi tekrardan en iyi yol arkadaşım oldu. 

Şimdi gelelim fonksiyonel tıpla kendimi nasıl tedavi ettiğim konusuna. İlk olarak işe fonksiyonel tıpta istediğimiz tetkiklerle başladım. Bu tetkikler neticesinde, vitamin D, iyot ve hücre içi magnezyum düzeylerimin düşük; homosistein ve GGT düzeylerimin ise çok yüksek olduğunu gördüm. Gluten hassasiyet testlerimin de pozitif olduğunu gördüm. Bu değerlerin nasıl düzeltildiğini bir sonraki yazımda sizlerle paylaşacağım.

Fonksiyonel tıp bakış açısıyla kendime bir göz kırptığımda, önce bağırsaklara yönelmem gerektiğini ve sağlıklı beslenmem gerektiğini öğrendim. Yediğim simitler, tam tahıllı reklam şişirmesiyle kandırıkçı ekmekler, her fırsatta yakılan mangal, bitkisel beslenmemeye karşı net tavrım, gazlı içecekler, günde en az 10 defa içilen kahve, sağlıksız ve bolca tüketilen yağlar ve bol proteinli beslenme beni bu aşmaya getirmişti. Çok masum, hiç şüphe uyandırmayan ve biz hekimlerin çoğu zaman hastalarına sormaya tenezzül bile etmediği “olağan şüpheliler” beni hasta etmişti. Şimdi ise tekrar yiyerek fakat bu sefer doğru yiyerek kendimi tedavi edecektim. “Besinim ilacım olacaktı.”

Fonksiyonel tıpla tedavime bağırsaklarımı düzelterek başladığımda aslında pek çok şeyin yerine oturacağını öğrendim. Sızdıran bağırsak (leaky gut) hastası olduğumu ve gezici artritlerimin sebebinin de bu olduğunu anlayınca yeni bir dünyanın kapısını aralamış oldum. 

Fonksiyonel tıbbın “5R tedavisi” ile işe başladım. Remove (temizle, uzaklaştır), Replace (yerine koy), Re-inoculate (geri aşıla), Repair (tamir et), Re-balance (otonom sistem dengesini yeniden kur). Tedavime ilk R olan ‘’Remove’’ yani temizle, uzaklaştırla başladım. Fonksiyonel tıbbın en önemli silahlarından olan eliminasyon diyeti hastalıklarımdan kurtuluşumun ilk adımıydı.

 

Prof.Dr. Selahattin KIYAN