İnsanlık ve hormonları 2 Tüm hastalıkların nedeni stres

İnsanlık ve hormonları 2 Tüm hastalıkların nedeni stres

 

Ciddi bir iddiayla başladık bugün. Tüm hastalıkların nedeni olan bir durum iddia ediyoruz. Olabilir mi? Olur. Tüm sistemleri etkiliyor ve tüm hastalıkların nedeniyse bunu beyinde aramak lazım. Yani beyin ve işleyişini etkileyen bir şeyler olmalı. Patronu etkileyen bir şeyler lazım, patron iptal işyeri iptal.

Şimdi en sık hastalıkları bir gözden geçirelim. Depresyon, şeker, Alzheimer, bunama, kanser, kalp krizi, inme, yetersiz tiroid, yetersiz seks hormonları bu hastalıkların hepsinin ilişkili olduğu çok önemli bir hormon var. Çağımızın hormonu vazgeçilmezi! stres hormonu yani kortizol. Ana aktör olan kortizolün salgılanmasından sorumlu bir bölge var nerede tabi ki beyinde. Bu bölge Hipotalamus ve hemen altında bulunan hipofiz bezi. Peki, doğa buraları biz hasta olalım diye yaratmış olabilir mi? Tabiî ki olamaz. Stres hormonları ve “fonksiyonel esneklik” insanoğlunun binlerce yıldır hayatta kalabilmesi için gerekli kavramlardır. Gündelik hayatımız ve sağladığı kronik stres, akut stresle mücadele için yaratılmış bu hormonları hayatlarımızın vazgeçilmezi haline getirdi. Ev, iş, eş, aşk, okul, trafik, televizyon, haberler, patron, yemek, cep telefonu, uykusuzluk vs birçok gündelik rutin, “gündelik yaşam” bizi kronik stresli kortizolü hep yüksek, pek yüksek canlılar yaptı.  Diğer stres kaynaklarına bir kez bakış atalım. Bir yakının kaybı, toksinler, enfeksiyonlar, tekrarlayan stres, yetersiz uyku, alerjiler, aşırı egzersiz, sigara, kötü yiyecek seçimleri, duygusal stres, şeker ve un, hipoglisemi, hareketsiz yaşam, ilaçlar, yetersiz mineral ve vitamin desteği, kafein, kahve, korku, istenmeyen işte çalışma, olumsuz inanışlar, rahatlama yokluğu, finansal güçlükler.

Oysaki zamanında insanoğlu yırtıcı bir hayvanla karşılaştığında bu hayati tehdit karşısında kendi tükenene ya da karşısındakini tüketene kadar bir mücadele verirdi. İşte bu mücadele gücünü bize stres hormonu olan kortizol ve adrenalin verirdi. Halen akut tepkilerimiz olan “kaç ya da savaş” eylemlerini bu hormonlara borçluyuz. “O anda karşımızdaki tehdide karşı hayatta kalmamızı sağlayan ama uzadığı takdirde de hiç sağlıklı görünmeyen etkiler ortaya çıkaran yine bu hormonlardır. Stres hormonları devreye girdiğinde; Soğuk, soluk, terli bir hale geliriz. Nabız hızlanır, nefes alma sıklaşır, cilt solar. Dolaşımdaki kan, böbrekten, sindirim sisteminden, karaciğerden, üreme organlarından, yani o an için “gereksiz” görünen tüm iç organlardan ve ciltten alınarak kalbe, beyne ve kaslara yönlendirilir. Amaç kasların besinini sağlayarak kaçmak veya savaşmaktır. Kalbin daha hızlı ve güçlü atarak ana hayati organlara daha çok kan göndermesini sağlamaktır. Beynin ise çok kısa zamanda çok hızlı tepki vermesi için bol besinli daha çok kanı alamsıdır.  Herhangi bir kanama falan olursa diye kan pıhtılaşma faktörleri artar. Olur ya çok koşma ihtimaline karşı vücut ısımız daha da artmasın diye soğuk soğuk terleriz. Kan damarlarımız büzüşür olur ya kanama olursa, damar parçalanırsa kanama daha rahat dursun diye. Bu zamanlarda yani stresli anlarda üreme, sindirim, detoksifikasyon yani vücudun ana işlevlerini düşünecek vakit yoktur. Ya öleceksin ya da öldüreceksin. “Olmak ya da olmamak işte asıl” mesele budur. Şimdi bu kronik stres yanıtını gündelik hayatımıza uyarlayalım 7/24 stres çarkları dönerken devamlı yüksek bir kortizol neler yapar? Neler yapmaz ki?

Hipotalamus hipofiz beziyle, hipofiz bezi de aşağıya doğru tiroid, paratroid, böbrek üstü bezleri, pankreas, over (kadın yumurtalığı), testis (erkek yumurtalığı) ile bağlantılıdır. Kapının açılıp açılmayacağına hormonların salınıp salınmayacağına karar veren yer beyindir. Hormonlar için suyun başı hipotalamustur. Biz bu sisteme HPA (hipotalamo-hipofizer-adrenal) aks diyoruz. Aslında her sistem bir diğeriyle çok ciddi bir ilişki içerisindedir. Bu nedenle son zamanlarda bu sisteme psiko-nöro-endokrin-bağışıklık sistemi (PNEI) diyoruz. Yani kortizol (stres) bağıklık, bağırsak, psikoloji ve her organı etkiliyor. Yani stresliyken sağlıklı bir savunma sistemi bekleyemezsiniz.

“Gündelik tıbbi yaklaşımımızda” kortizol değerlerini sadece milyonda iki kişide görünen Cushing hastaları için kullanıyoruz. Her hastalığın anası, kökeni dediğimiz kortizol ve düzeylerine neden sırtımızı çevirmiş durumdayız. “Yoksa sinir sistemi, bağışıklık sistemi ve hormonal sistemlerin karşılıklı etkileşimlerine temel teşkil eden hayati bir anormalliğe sırtımızı çevirmiş, nasıl ölçeceğimizi, nasıl değerlendireceğimizi, nasıl düzelteceğimizi bilmediğimiz için çareyi yok saymakta mı bulmuşuz?” Fonksiyonel tıp hekimleri olarak kortizol düzeylerini (tükrük kortizol testleri veya kurutulmuş idrar testleri) günün 4 ayrı zamanındaki değerleri görerek ve hastanın stres bozukluğunun hangi aşamada olduğunu saptayarak uygun şekilde tedavi edebildiğimizi söylemem gerekiyor. Üç ayrı HPA fonksiyon bozukluğu olduğunu ve bu bozuklukların hafıza, demans, Alzheimer, depresyon, kansere dirençle direkt ilişkili olduğunu ve yazımın başında da vurguladığım gibi aslında ilişkisi olmayan hastalık olmadığını tekrar vurgulayarak tedavi konusunu burada kapatıyorum. Ama lütfen unutmayın stres düzeyi kortizol ve DHEA hormon düzeyleri bakılarak stres yanıtı bozukluğunun düzeyi ve evresi rahatlıkla saptanabilir ve tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Tedavi olmanız için sisteminizin tamamen çökmesini lütfen beklemeyiniz. Bir fonksiyonel tıp doktorunun kapısını çalınız.

Birkaç stres azaltıcı ve hastalıklardan koruyucu önlem:

1. Nefes egzersizleri,

2. Yoga,

3. Meditasyon bunların her biri ayrı yazı konumuz olacak.

Çok güzel birkaç cümleyle bu haftaki yazımıza son verelim. Stressiz, huzurlu bir hafta diliyorum.

“Hayatın ilk dörtte biri, kullanılması bilinmeden; sonuncu dörtte biri de kullanma gücümüz tükendikten sonra geçiyor. Zaten yaşamasını bilmiyoruz ve yaşayamıyoruz. Hayatımızın bu iki ucunda sıkışıp kalan kısmı da uyku, iş, stres, korku ve türlü sıkıntılar içinde yok olup gidiyor. Hayat kısadır. Fakat bu kısalık, ömrün az devam edişinden değil, ondan gereğince istifade edemememizden kaynaklanıyor. Ölüm anını, doğum anından uzaklaştırmaya çabalamak beyhude bir iştir.” -Jean-Jacques Rousseau

“İnsanın kendini kandırırken kullandığı yöntemlerden biri, ki bu başlıca stres kaynaklarından biridir, hep kendisinin doğru olduğuna inanması, diğerlerinin hata yaptığını düşünmesidir”-Allan Percy

“İç ve dış dünyası arasındaki mesafe, bireyin yaşamındaki en büyük stres kaynağıdır” -Doğan Cüceloğlu