Hakkımızda

Hakkımızda

Benim hikayem........

Tıp bilimi, kendim ve hastalarım için yeni bir devrin başlangıcı fonksiyonel tıp …

Fonksiyonel tıpla şeker hastalığı, yağlı karaciğer, metabolik sendrom, gezici artrit, astım ve gut hastalığından nasıl kurtuldum?

Smm Panel bedava takipci mediahizmet instagram takipçi hesap çalma takipci al tiktok takipci MediaHizmet beleş takipçi medya hizmetleri takipci satın al düşmeyen takipçi smm paneli takipci

20 yıllık hekimlik geçmişi olan, ülkemizin önde gelen üniversitelerinden Ege Üniversitesinde akademik olarak profesörlüğe kadar yükselmiş, her branştan çok yetenekli uzman hekim arkadaşları olan, tüm tetkik ve tedavi imkanlarına sahip bir hekim yıllarca kendisini nasıl tedavi edemedi bir de benden dinlemenizi rica ediyorum. Sizlere çok kısaca kendimden, hastalıklarımdan bahsetmek, kendimi nasıl tedavi edemediğimi ve fonksiyonel tıpla tanıştıktan sonra nasıl tedavi olduğumu anlatmak istiyorum. Bu öyküyü dinledikten sonra fonksiyonel tıbbın önemini ve fonksiyonel tıp sayesinde hastalarımızın nasıl tedavi olduklarını, tedavi şanslarının nasıl arttığını sizlere daha rahat anlatabileceğimi düşünüyorum.

Yıllar içerisinde ağır ve stresli acil servis şartlarında çalışmaların, nöbetlerde uykusuz kalmanın, stresli akademik ortamın, ayakta kalabilmek için içilen kahvelerin, kahvelerin yanında tüketilen onlarca sigaranın, gece koşullarında sık sık yenilen fast food yiyeceklerin ve yanında içilen gazlı içeceklerin, nöbet ve hayat yorgunu olarak kendime hak gördüğüm sedanter ve spordan uzak yaşantımın, pro-inflamatuvar beslenmenin yıllar içerisinde tarafıma hediyesi; Tip 2 Şeker hastalığı, orta-ileri safhada yağlı bir karaciğer, yüksek trigliserit (220 mg/dl) yüksek kolesterol (LDL: 179 mg/dl), artmış inme ve kalp krizi riski, astım, bolca alınmış ve verilemeyen kilolar, sık sık geçirilen üst solunum yolu enfeksiyonları, aylarca geçmeyen viral bronşit atakları, sızdıran bağırsak ve en sonunda da gezici artrit atakları olmuştu.

2015 yılında koşu yaparken ani ve şiddetli bir sağ baldır ağrısıyla yere yığıldım. Acil çekilen MR' da uzunlamasına 17 cm'lik ve yanlamasına 5 cm'lik iki adet kas yırtığı saptandı.  Benim için 4 aylık hareketsiz dönem başlamıştı. Çok ciddi kilo almıştım. Tamamen ayağa kalkıp aktif yaşama geçtiğimde artık 102 kiloydum.

2016 yılında bir yemek esnasında sağ dizim aniden şişti. Çekilen MR'da sağ dizde efüzyon (sıvı toplanması) saptandı. Acilen romatoloji ve endokrin polkliniklerinden randevu alıp gittim. Benden yaklaşık 12 tüp kan alındı ve böylece çok çok ileri tetkik edildim. Sonuç yoktu. Tanı tip 2 şeker hastalığı, yağlı karaciğer, metabolik sendrom, seronegatif artritti. Ürik asidim 9, 2 olduğu için atipik gutta olabilirdi. Tedavi 6 ay ağrı kesici ve ödem sökücü (kolşisin) ve ürik asit düzeyini düşüren bir ilaç (allopurinol) kullanmam ve şeker için metformin içerikli bir şeker hapıydı. Biraz kilo versem, birazda yağlı yemesem iyi olurdu. Bu ilaçların hepsinin yazılı olduğu raporlarım vardı artık ama hastalığımın adı daha doğrusu nedeni belli değildi. İşin kötüsü başka bir öneri de yoktu.  Aynı eklem şişliğini aslında ben 2013 yılında hiçbir neden yokken sağ el bileğimde de yaşamıştım.

2017 yılında sol ayak bileğim şişti. Bunu sağ kas yırtığım nedeniyle sol ayak bileğinin aşırı yüklenmesi ve kullanılmasına çok çabucak bağladık ortopedist arkadaşımla. Hastalığım ağlarını örmeye devam ediyordu. 2018 yılında şiddetli bel ağrıları yaşamam nedeniyle çektirdiğim bel MR'ında bel fıtığım yoktu ama gelin görün ki sakroiliak (kuyruk sokumu bölgesi) eklemimde sıvı toplaması oluşmuştu. Yavaş yavaş romatolojik hastalığım kendini tamamlıyordu. Herhalde romatoloji artık bir tanı koyabilecekti. Ama tanı yine seronegatif artrit ve tedavi yine kolşisindi. 2019 yılında yeni bir eklem tutulumu daha meydana geldi bu sefer sağ ayak baş parmak eklemi tutulmuştu. Artık yeni bir tanı daha konuldu, o da guttu. Zaten bu kadar et yersem olacağı buydu diyordu yakın çevrem.

Aktif acil servis çalışmalarım, nöbetlerim, meslek hayatım, sosyal hayatım, gündelik hayatım alt üst olmuştu ve ben sağlık durumu nedeniyle depresyonun eşiğindeydim. Ve mensubu olduğum tıp, ileri tıp, harika tıp ve doktor olan ben, bana çare olamıyordum.  Herkese kızgındım başta kendime, hekim arkadaşlarıma, genetik olarak hastalıkları bana geçirdiğine inandığım aileme ve bana çözüm bulamayan tıp bilimine. Aklımda tek bir soru vardı beni kim ve ya ne hasta etmişti ve neden kimse buna çözüm olamıyordu..

Obezite, metabolik sendrom, gezici artrit ataklarım, astım ve gut tanılarım ve elimde raporlarımla, şikayetleri geçici olarak azaltan semptom giderici “tedavi”lerim ve ben baş başa her ay 5 poliklinik dolaşıp duruyorduk ta ki ben fonksiyonel tıpla tanışana kadar…